İlk Türk Devletlerinde Devlet Yönetimi

İlk Türk Devletlerinde Devlet Yönetimi

Devlet yönetimi

Türklerde Kültür ve Uygarlık başlığını, devlet yönetimi de kapsamaktadır. İslamiyet’ten önceki türklerde toplumlarında siyasi teşkilatlanmanın en üst kademesini oluşturan Devlet“il” veya “el” kelimesi ile ifade edilmiştir. İl, vatanı koruyarak milleti huzur ve barış içerisinde yaşatmayı amaçlayan siyasi bir teşkilat olduğu için barış anlamında da kullanılmıştır.

Devletin temelleri, il’in ve barışın bekası için adalet üzerine oturtulmuştur. Devlet halkın ihtiyacını karşılayıp sosyal adaleti sağlamakla yükümlüdür. Halk Tanrı’nın emaneti olarak görülmüştür. Halkta sorumluluğunu yerine getirmelidir.

Devlet için “baba”, vatan için ise “ana” sıfatları da kullanılmıştır.

Türkler hükümdarlarına devleti yönetme yetkisinin Gök Tanrı tarafından verildiğine inanırlardı. Bu yetkiye “Kut” , bu anlayışa ise “Kut anlayışı” denirdi. Bu yetki yeryüzündeki tüm insanlar üzerinde kullanılmıştır.

Kağan kut anlayışına bağlı olarak, dünyayı hakimiyeti altına alarak, insanları adaletle ve barış içinde yaşatmalıdır. Bu ülküye “Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi” denilir.

Eski Türkler’de siyasi ve sosyal hayatı düzenleyen yazısız hukuk kurallarına “Töre”denilirdi. Başa geçen kağan’ın ilk icraatı töreyi tespit etmek ve uygulamaktır. Töreye uymayan hükümdarlar görevden uzaklaştırılırdı.

Türklerde “bağımsızlık, halk, ülke ve teşkilat” olmak üzere birbirini tamamlayan dört unsurdan meydana gelmiştir.

Bağımsızlık (Oksızlık)

Türklerin atlı göçebe hayat tarzını (bozkır kültürü) benimsemeleri, bağımsızlığın milli karakter haline gelmesinde etkili olmuştur.

Bağımsızlık olgusu sadece siyasi istiklali değil, kültürel istiklali de kapsamaktadır.

Halk (Millet)

Devlet halk için devlet anlayışı vardı.

Türk devletlerinde sosyal sınıf ayırımı yoktur

Fertlerin özel hukuk, ekonomik ve sosyal hürriyet ile özel mülkiyet hakları korunmuştur.

Ülke

Devletin sahip olduğu ve halkın üzerinde özgür olarak yaşadığı ve hükümranlık haklarının tam olarak kullandıkları yurt (vatan), “ülke” ve“uluş” gibi adlarla ifade edilmiştir. Kutsal bir mana taşımıştır.

Kağan’ın başlıca görevleri arasında ülkeyi korumak vardır. Bu konuda taviz verilmemesi esastır.

Teşkilatlanma 

Türkler, atlı göçebe kültüründe her an düşmanla karşılama durumu sebebiyle her an disiplinli ve teşkilatlı olmak zorunda kalmıştır.

Toplumun en temel birimi ailedir. Ailelerin birleşmesiyle sülaler, sülalerin bileşmesiyle boylar, boyların birleşmesiyle budun oluşuyordur. Budun ise il’i oluşturuyordu.

Her boy kendi beyinin başkanlığında sosyal, iktisadi ve idari teşkilata sahiptir.

Boylar, birlik ve beraberliği sağlayarak güven içinde ve güçlü bir şekilde yaşamak için bir araya gelirdi. Boyları biraraya getiren boy beyi tahta çıkardı. Bu yönetim biçimine boylar federasyonu da denebilir.

İl’i kurulmasında kağan’ın yakınlarına ve ona destek veren boy beylerine en önemli görevler verilirdi. İdari teşkilatın çekirdeğini oluşturan bu kişiler kendi alt kadrolarını oluştururlardı.

Yeni hükümdarın komşu ülkelerle diplomatik ilişkileri başlatması kurulan devletin hukuken tanınması anlamına gelmektedir.

Türkler Romenler, Balkan Ulahlarının teşkilatlanmasında etkili olduğu gibi; teşkilatlanma konusunda Çin, Afganistan, Hindistan, Rusya, Macaristan ve Bulgaristan gibi ülkelere örnek olmuşlardır.

Ordu

Türk Ordusunun başlıca nitelikleri şunlardı:
– Türk ordusu ücretsizdi.
– Türk Ordusu sürekliydi. Ordu millet
– Türk Ordusunun temeli atkı askerlerdi.

– Türk Ordusu disiplinli ve hızlıydı.
– Türk Ordusu onlu sisteme dayanır ve 24 tümenden oluşurdu.
– Türk Ordusu barış zamanlarında savaş yeteneğini kaybetmemek için sürek avları yapardı.

NOT: Türk ordu teşkilatını ilk kuran METE HAN olmuştur. Tanhu Mete silahlı gücünü 10’luk sisteme yönelik teşkilatlandırmıştı. Onluk sistem daha sonra bütün Türk devletlerinde kullanılmıştır. Bu rejim Avrupa’ya Attila ile girmiştir. (Türk ordusu; Çin, Roma, Bizans, Rus ve Moğol ordu örgütü üstünde etkisini göstermiştir.)

Türk Ordusunu Silahları: Ok, yay, kement, kılıç, mızrak, kargı, süngü, kalkan vb..

Savaş taktiğinin 2 mühim özelliği ” Sahte Ricat” ( Sahte Çekilme ), ve “Pusu” dur. (Kurt kapanı, hilal taktiği)
Bu stratejiyle Malazgirt, Niğbolu, Mohaç savaşları benzeri savaşları kazanmışlardır.
Savaş taktikleri “keşif seferleri” ve “yıpratıcı savaşlar” a dayanır. (Keşif seferlerine yelme denirdi.)
Sınır boylarında tampon bölgeler oluşturulmuştur.

Sosyal ve Ekonomik Hayat

Türklerde Kültür ve Uygarlık denildiğinde bahsedilmesi gereken şeylerden birisi sosyal ve ekonomik hayat. Uygurlara kadar Türkler tabiat koşullarına bağlı olarak yarı göçebe bir hayat tarzını benimsemişlerdir. Yaylak-kışlak hayatı yaşayan Türkler çadırlarda kalmışlar ve daha çok hayvancılıkla uğraşmışlardır.

Yerleşik hayata geçilmesi ölçüsünde çadırlardan vazgeçilmiş ve Uygurlar döneminde iki katlı beyaz badanalı evlerde oturmaya başlamışlardır. İslamiyet’ten önceki Türk toplumlarında baharın gelişi (Nevruz) bayram havası içinde festivallerle kutlanırdı. Bu festivallerde at yarışları düzenlenir, şarkılar söylenir, kadın ve erkeklerle bir arada yemekler yenilir ve müzik eşliğinde dans edilip eğlenilirdi. Türkler’de özel mülkiyet hakkı vardı. Bu durum Türker’de sınıf ayrımının görülmemesinin nedenlerinden biri olmuştur.

Ayrıca Türker’de sosyal alanda kadın-erkek eşitliği uygulanmıştır. İslam öncesi Türk devletlerinde ekonominin temeli hayvancılık ve ticarete dayanıyordu. At, koyun ve sığır besleyen Türkler komşu ülkelere hayvan satarak ekonomik kazanç sağlamışlardır. Hunlar ve Göktürkler döneminde Çin’e sattıkları mallarının karşılığı olarak Çin’den ipek almışlardır. Çin’den başlayıp Avrupa’ya kadar ulaşan “İpek Yolu “da Türkler için önemli bir gelir kaynağı olmuştur. Türk – Çin sınırındaki kasabalar iki toplum arasında ortak pazar yeri olarak kullanılmıştır.

Uygurlar döneminde yerleşik hayata geçiş ve şehirleşme ile birlikte ticaret de gelişmiştir. Ticaret kervanlarının geçtiği yollar “ipek Yolu” olarak isimlendirilmiştir. Türk devletleri Çin, Sasani ve Bizans ile bu ticaret yoluna hakim olabilmek amacıyla mücadele etmişlerdir. Demircilikte ilerleyen Türkler özellikle yaptıkları at koşum takımlarını ve silahları komşu ülkelere satmışlardır. İslamiyet’ten önceki Türk devletleri Türgişler’e kadar para yerine daha çok üzeri resmi damgalı ipek paraları kullanmıştır. Türgişler döneminde ise para kullanmaya başlamışlardır.