İbn-i Haldun (1334-1406)

İbn-i Haldun 19 Mart 1334 yılında dünyaya gelmiş, Doğu da ve Batı’da büyük yankı uyandıran bir ilim adamı, âlim, düşünürdür. Batı’lı ve Doğulu Entelektüeller ondan övgü ile bahsetmişler ve her fırsatta yazdığı kıymetli eseri Mukaddime hakkında iltifatlarda bulunmuşlardır. Mukaddimenin yanı sıra birçok eser yazan düşünürün en değerli eseri mukaddimedir.

İbn-i Haldun hakkında Cemil Meriç ‘’İbn-i Haldun göklere yükselen bir kartaldır’’ demiştir. Düşünürün Mukaddime adlı eseri sosyoloji ilminin bir başlangıcı kabul edilmiş olmasına rağmen Mukaddime Tarihçilere, Ekonomistlere, hukukçulara, coğrafyacılara, toplum bilimcilere de bir kaynak olabilecek nitelik ve değere sahiptir. Böylesine geniş bir yelpazede yazmak ise düşünürü 14.yüzyıl’dan günümüze taşımıştır. Böylesine kıymetli olan bu düşünürden Osmanlı Devleti oldukça yararlanmış ve onun düşüncelerine çok değer vermişlerdir. Hatta öyle ki birçokları İbn-i Haldun’u bir üstat bilmişlerdir.

İbn-i Haldun çok küçük yaşlarda Kuran okumayı öğrenmiş ve Kuran’ı yedi kıraat üzerine yedi kere hatmetmiş bir fikir işçisidir.İbn-i Haldun’un engin düşünce dünyasına giren her bilim adamı kendine göre bir yol yöntem ve usul bulmuştur. Düşünür bu denli her kesime hitap edecek derecede bilgi ve düşünceye sahip olmasını ise, Allah’ın ona doğru yolu göstermesi ve bunun sonucunda ise yazmak hususunda muvaffak etmesi ile ilişkili olduğundan bahsetmiştir.

İbn-i Haldun Hayat Düşüncesi

İbn-i Haldun’a göre toplumsal hayat ikiye ayrılır bunlar; Hazari ve Bedevi yaşam tarzlarıdır. Hazari yaşam sürenler yerleşik bir hayata alışmışlar iken, bedevi hayat sürenler ise dağlarda vahşi doğa ile mücadele eden kesimden oluşmaktadır. Düşünür Bedevi insanlarının daha cesur olacaklarından bahsederken, köy yaşantısını övmüş ve rahatlık ve bolluk içinde yaşam sürenlerin ise miskinliğe düşerek ardından tembelleşeceklerinden dolayı rahatlık içinde ki bir yaşam eğer insanları tembelleştirecek ve şecaatli olmalarına gem vuracak derecede olumsuz etkiliyorsa bu durumu ise yermiştir.

İbn-i Haldun’un böylesine engin düşüncelere sahip olması ise onu orta çağda tek ve eşsiz bir ilim adamı yapmıştır. Düşünür profesör olarak Ezher üniversitesinde dersler okutmuş bunun yanı sıra da, Devlete vergi vermeyen Berberileri ise bazen sert ve bazen yumuşak tavır ve davranışları ile onları devlete boyun eğdirmiş adaletli bir siyaset adamı, özgün fikirler ortaya koyan bir bilim insanı ve dünyaları hala fikirleri ile sallayan eşi ve benzeri bulunmayan bir düşünce ustasıdır.

İbn-i Haldun, 74 yaşında iken Kahire’de 1406 yılında vefat etmiştir. Vefat ettiği sırada ise Maliki mezhebi kadılığı görevinde hizmet etmekteydi. Düşünürün mezarı belli ve meşhurdur. Kahire’de Sofiyye kabristanına gömüldü.