DEVLETÇİLİK

  •          Atatürk’e göre, geniş anlamıyla devletçilik vatandaşın gelişmesi ve yüceltilmesi için ekonomik, sosyal, kültürel vb. alanlara devletin müdahale etmesidir. Dar anlamı ile devletin ekonomiyi doğrudan doğruya yönlendirmesidir.
  •          Devlet sahip olduğu imkânları halk yararına halkın refah düzeyini artırmak için kullanmalıdır.
  •          Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında (1930’a kadar) ekonomide özel sektör öncelikli bir politika izlenmiştir. Ancak özel kesimin yeterli olamamasından dolayı istenilen kalkınma sağlanamamış bu durum sanayi yatırımlarının devlet sermayesi ile yapılmasını mecbur kılmıştır
  •          Ekonomide Devletçilik ilkesi Türkiye’nin şartlarından ve ihtiyaçlarından doğmuştur Temel sanayi yatırımlarının devlet tarafından gerçekleştirilmesi amacını gütmüştür. Türkiye’de devletçilik ekonomik anlamda karma ekonomi şeklinde olmuştur.

Devletçilik İlkesinin Temel Özellikleri:

  •          Devleti ekonomi başta olmak üzere eğitim, sağlık, sosyal ve kültürel alanlarda da devlet desteğini gerekli kılar.
  •          Özel sektörü dışlamayan bir özelliğe sahiptir.
  •          İşletmelerimiz yabancıların elinden alınarak, millileştirilmiştir.
  •          Devlet; sermayesi olanlara, üretime katılma serbestliği tanımıştır.
  •          Yabancı sermayeye bağımsızlığımızı kısıtlamaması şartı ile karşı değildir.
  •          Ekonomide planlı bir kalkınmayı ön görür. Halkçılık ilkesinin zorunlu bir tamamlayıcısıdır.

Devletçilik ilkesi ile ilgili inkılâplar:

  •          Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın hazırlanması (1933)
  •          KİT’lerin (Kamu İktisadi Teşekküllerinin) kurulması, bu çerçevede Sümerbank, Etibank, Cam Deri, Demir Çelik, Çimento fabrikalarının kurulması, Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün açılması Devlet imkânları ile demiryolu ve karayolu yapımına başlanması Yabancıların elindeki işletmelerin satın alınması

 

  • Özel girişimciliğe karşı olmayan Devletçilik ilkesi, mümkün olduğu ka­dar az zaman içinde milleti refaha, ülkeyi kalkınmışlığa eriştirmek için gereken alanlarda (özellikle iktisadi sahada) devleti fiilen ilgili kılmaktır.
  • Teşvik-i Sanayi Kanunu ile istenilen başarının elde edilememesi ekonomide devletçilik ilkesine geçilmesinin temel nedenidir.
  • Anayasamızda yer alan sosyal devlet anlayışı devletçilik ve halkçılık il­kelerinin bir sonucudur.
  • Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı 1934 yılında uygulamaya konulabildi. Böylece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ekonomide planlı kalkınmaya ilk kez 1934 yılında geçilebildi
  • 1930’larda devletçilik ilkesinin uygulanmaya konulması ile birlikte da­ha kapsamlı millileştirmeler yapılmıştır. Özellikle tekel niteliğinde fa­aliyet gösteren yabancı şirketlerin millileştirilmesine öncelik verilmiştir.

    İNKILAPÇILIK
  •          İnkılâp, bir toplumun önemli kurumlarını kısa bir süre içinde ileri dönük olarak değiştirip yenileştirmesi hareketidir. İnkılâpçılık, yenilileşme ve çağdaşlaşmaya açık bir ilkedir. Temel hedefi her yönüyle çağdaş bir toplum meydana getirmektir.
  •          İnkılâp çoğu zaman ihtilal kelimesi ile karıştırılmaktadır. Oysa ihtilal, inkılâbın başlangıç evresini, mevcut otoriteye karşı gelmeyi, zora başvurmayı öngören kısmını ifade etmektedir. Bir inkılâp hareketi genel olarak üç aşamada gerçekleşmektedir.

Bu aşamalar:

  • Fikir safhası: “Aydınların, düşünürlerin, filozofların fikirlerinin toplum bilincinde kavranması aşamasıdır.”
  • Aksiyon veya eylem safhası: “Mevcut sistemin geniş bir halk hareketi ile yıkılması işinin gerçekleştirildiği safhadır. Başka bir ifade ile ihtilal safhasıdır.”
  • Yeni bir düzen kurulması safhası: “Yıkılan ve bozulan düzenin yerine halkın beklentilerine cevap verebilecek yeni bir sistemin kurulması işinin gerçekleştirildiği safhadır.”
  •  İnkılâpçılık ise; kurucu ve yapıcı bir düşünce ile modern toplum hayatında yeni ilerleme ve gelişmelere imkân hazırlamaya yönelik bir düşünceyi benimsemektir. İnkılâpçılık, Atatürk’ün diğer ilkelerini de içine alan bir genel ve ana ilkedir. Bu anlamda yapılan bütün inkılâplara sahip çıkmayı ifade eder.

Özellikleri:

  •          İnkılâpçılık ilkesi, Atatürk ilkelerinin durağan olmadığını, gelişmeye açık olduğunu gösterir.
  •          İnkılâpçılık, yenilikleri benimsemek, korumak, geliştirmek ve savunmaktır.
  •          Çağdaşlık ve Batılılaşma ilkesi, inkılâpçılık ilkesini bütünler.       
  •          Atatürkçülüğün durağan olmayıp kendini çağın gereklerine göre yenilemesi İnkılâpçılığın sonucudur.
  •          Atatürk, inkılâpçılık ilkesiyle diğer ilkelerin de canlı kalmasını sağlamıştır.
  •          İnkılâpçılık ilkesi ile Türk toplumunun her yönden ilerlemesi ve gelişmesi sağlanmış, modernleşme ve çağdaşlaşma hızlanmıştır.

Atatürk’ün altı temel ilkesi 5 Şubat 1937 tarihinde 1924 Anayasası’na eklenerek yeni Türk Devleti’nin dayandığı temel esaslar haline getirilmiştir.