ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI

1.  Lozan ile ilgili Sorunların Çözüldüğü Dış Siyasi Gelişmeler

Cumhuriyet dönemi dış politikas ‘ında birinci dönem 1923’ten 1930’a kadar geçen süredir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu süre içinde özellikle;

  •          Lozan Antlaşması ile elde edilen kazanımları korumak istediği,
  •          Lozan’da çözülemeyen Musul sorununun çözümüne çalıştığı,
  •          Lozan Antlaşması’nda aleyhimize çözülen çıkarlarımıza uygun hale getirilmeye çalıştığı
  •          Yayılmacı devletlerin bu politikalarına karşı bölgesel ittifaklara girdiği dikkati çekmektedir.

TÜRK DIŞ SİYASETİNİN TEMEL İLKELERİ

  • Akılcı ve gerçekçi olmak
  • Yapıcı ve barışçı davranmak
  • Bağımsızlığımıza ve sınırlarımıza saygı duyan devletlerle iyi ilişkiler kurmak
  • Diğer devletlerin iç işlerine karışmamak, kendi içişlerimize karışılmasına da fırsat vermemek
  • Devletlerarası sorunları hukuka dayalı barışçı yollardan çözmek
  • Dış politikanın iç teşkilata uygun olmasını sağlamak
  • Milletin hayatı tehlikede olmadıkça savaşa girmemek
  • Millî sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi kuvvetimize dayanarak varlığımızı sürdürmek

1930-1939 arasındaki dönem Cumhuriyet Devri Türk dış politika ‘sının ikinci dönemi kabul edilmektedir. Bu dönemde Türkiye yaklaşan II. Dünya Savaşı’na karşı bazı önlemler almış savunma amaçlı paktlara ve antlaşmalara imza atmış saygınlığını arttıran uluslar arası kuruluşlara üye olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti dış politika da öncelikle bağımsızlığına saygı duyan devletlerle eşitlik ilkesi doğrultusunda diyalog kurmuş ve Atatürk’ün meşhur sözü “Yurtta sulh, cihanda sulh” parolasıyla hareket etmiştir.

Musul Sorunu (Türk-Irak Sınırı)

İngiltere, Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra, Türk birliklerinin kontrolünde olan Musul ve civarını Mondros Mütarekesi’nin ruhuna aykırı biçimde işgal etmiştir. Bundan sonra ise İngiltere bölgeyi elinde tutabilmek için her türlü çabayı göstermiştir. Lozan Barış görüşmelerinde de İngiltere’nin Musul’u bırakmamak konusundaki ısrarı sürmüş ve antlaşmanın tehlikeye girmemesi için Musul sorununun daha sonra taraflar arasında görüşmeler ile halledilmesine karar verilmiştir.

Haliç Konferansı (19 Mayıs 1924)

Lozan Antlaşması’nda “Türkiye ile Irak arasındaki sınır sorununun, Türkiye ile İngiltere arasında dokuz ay içinde barışçı yollardan çözüleceği” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereği Türk-İngiliz görüşmeleri 1924 yılı Mayıs ayında başlamıştır. Haliç Konferansı adıyla tarihe geçen bu görüşmelerde Türkiye nüfus açısından, siyasî, tarihî, coğrafî, askerî ve stratejik nedenlere dayalı haklı gerekçelerini öne sürerek, Musul’un Türkiye’ye katılması gerektiğini savunurken, İngiltere Musul’un kendi mandaterliği altındaki Irak’a bırakılması konusundaki ısrarını sürdürmüştür. İngiltere’nin uzlaşmaz tutumu neticesinde Haliç Konferansı sonuçsuz dağılmış ve Musul sorununun Milletler Cemiyeti’ne götürülmesine karar verilmiştir.

İngiltere Haliç Konferansı’nda uzlaşmaz bir tutum sergileyerek sorunun Milletler Cemiyeti’ne götürülmesini sağlamıştır.

 Musul sorunu, Milletler Cemiyeti tarafından 30 Eylül 1924’de görüşülmeye başlanmıştır. Milletler Cemiyeti tarafından oluşturulan komisyon, Milletler Cemiyeti’ne “Musul’un İngiliz mandası altındaki Irak’ın bir parçası sayılması gerektiğini ve Türkiye ile Irak arasındaki sınırında Brüksel’de belirlenmiş olan çizgiden geçeceğini” bildiren kararı aldıklarını bildirmiştir. Türkiye Musul komisyonunun kararını tanımadığını, komisyonun böyle bir karar alma yetkisinin olmadığını belirtmişse de, Milletler Cemiyeti, Milletler Cemiyeti Musul Komisyonu’nun kararını benimsemiştir (16 Aralık 1925).

  • Türkiye Cumhuriyeti’nin henüz Milletler Cemiyeti’ne üye olmaması, İngiltere’nin ise Cemiyet içindeki en etkili devletlerden biri olması Musul konusunda Milletler Cemiyeti’nin taraflı davranmasına yol açmıştır.
  • Türkiye Cumhuriyeti Milletler Cemiyeti’nin Musul konusunda aldığı kararı protesto etmiş ve kabul etmemiştir. Batılı devletlere gözdağı vermek için de Sovyet Rusya ile Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması’nı imzalamıştır (17 Aralık 1925).

Türkiye Musul’u geri alabilmek için askeri harekât seçeneğini de düşünmüş ancak bu dönemde uğraşılan Şeyh Sait İsyanı ve devletin yeni kurulmuş olması askeri harekâtın gerçekleşmesine imkân vermemiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir an önce iç politikadaki diğer sorunlara yoğunlaşmak istemesi Musul konusunda çok fazla diretmesini engellemiş ve İngiltere ile Ankara Antlaşması’nı imzalamıştır.